Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - sbyo@gelisim.edu.tr

Odyoloji








 Mikrotiaya dair


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ) Sağlık Bilimleri Yüksekokulu (SBYO) Odyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç, Arş. Gör. Odyolog Çağla Türk ve Arş. Gör. Odyolog Rumeysa Nur Akbaş “mikrotia” hakkında açıklamalarda bulundu.


Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç “mikrotia”nın tanımını yaparak sözlerine şöyle başladı: “Microtia nedir? Genel anlamı ile mikrotia dış kulak yapısının çeşitli derecelerde az gelişmesi ile karakterize, doğumsal bir anomalidir.”
 
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç, mikrotia deformitesi ile ilgili oranları şu şekilde ifade etti:

“Tek taraflı ya da çift taraflı olarak görülebilen mikrotia deformitesi, yaklaşık 8000-10000 doğumda 1 görülmektedir. Çeşitli sendromlarla birlikte görülebilmesine rağmen, izole mikrotiaların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Tek taraflı etkilenmelerde sağ taraf daha sık etkilenirken, erkek çocuklar %30 daha fazla bu anomaliye sahip olurlar.”
 
Arş. Gör. Odyolog Çağla Türk ve Arş. Gör. Odyolog Rumeysa Nur Akbaş mikrotia deformitesinin tiplerine ilişkin şu ifadelerde bulundular:

“Mikrotia; hafif yapısal anormallikten dış kulağın tamamen yokluğuna kadar değişebilen çeşitli konjenital anomalileri kapsamaktadır. Gelişme geriliğinin derecesine göre temel olarak 3’e ayrılmaktadır. Grade 1’de, kulak kepçesinin şekli normale yakındır, ancak boyut olarak küçük kalmıştır. Bu hastalarda kulak kanalı genellikle normal görülmektedir. Grade 2’de, kulak kepçesinin üst bölgelerinde belirgin bir gelişme geriliği ve şekil bozukluğu vardır. Kulağın alt bölgeleri ise normale yakındır. Kulak kanalı ise genellikle kapalıdır. Grade 3 en sık görülen tiptir. Bu hastalarda kulak kepçesi yerine içinde deforme kıkırdak dokusu olan “yer fıstığı” şeklini andıran küçük bir oluşum gözlenmektedir. Kulak kanalı tamamen kapalıdır. Bir sonraki evre “anotia” yani kulak kepçesinin hiç var olmamasıdır. Genellikle tek taraflı görülmektedir. Bazen Grade 4 olarak da adlandırılmaktadır.”
 
Mikrotianın çoğunlukla sporadik olarak görülmesi ile birlikte vakaların %15’inde aile öyküsünün bulunduğunu belirterek şunları eklediler:

“Mikrotia ile ilişkili anomaliler yarık dudak, büyük ağız, kalp ve böbrek defektleri, holoprozensefali ve polidaktilidir. Bu durumlar Treacher Collins, Crouzon, Goldenhar, Pierre Robin ve Oculo-Auriculo-Vertebral Sendromlarla ilişkilidir.”
 
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç, mikrotia oluşumundaki risk faktörlerine değindi:

“Etnik kökenler ve erkek olmak durumu dışında mikrotia oluşumunda; düşük doğum ağırlığı, thalidomid ve retinoid gibi ajanlara anne karnında maruz kalma risk faktörleri olarak değerlendirilmektedir. Hamilelik esnasında yüksek doz folat alınımının bu anomaliyi engellediğine dair yayınlar bulunmaktadır.”
 
Mikrotia deformitesi olan hastaların değerlendirme süreciyle ilgili ise Dr. Öğretim Üyesi Bilgiç şunları ekledi:

“Mikrotia deformitesi olan hastalar doğumdan sonra odyolojik değerlendirmeye gönderilmelidirler. Dış kulak yolu anomalileri dikkatle incelenmelidir ve yeni doğan tarama testleri dış kulak yolunun mevcut olduğu tüm hastalarda mutlaka yapılmalıdır. Uzun dönem takiplerinde; tek taraflı tutulumlarda, Kulak - Burun - Boğaz uzmanı ve odyologlar tarafından etkilenmemiş olan kulakta artmış anomali riski nedeniyle dikkatle takip edilmelidir. Eğer iki taraflı atrezi mevcut ise BAER (brain stem auditory evoked response) testi uygulanmalıdır.”
 
Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç, mikrotia deformitesinin tedavi sürecine ilişkin ise şunları ifade etti:

“Tedavi sürecinde hasta ve ailenin detaylı bilgilendirilmesi çok önemlidir. Yapılan çalışmalar mikrotia deformitesine sahip olan hastalarda ve ailelerinde artmış anksiyete ve depresyon mevcudiyetinden bahsetmekle beraber, yine benzer çalışmalar ile ameliyat sonrası bu depresif durumun azaldığından bahsedilmektedir. Tedavi cerrahi olarak kulak kepçesinin rekonstrüksiyonudur. Sadece kozmetik sonuç beklentisi dışında, kulak onarımı gözlük takma ve işitme cihazı kullanımını da kolaylaştıracaktır.
 
Bu ciddi deformitenin tedavisinde tek cerrahi opsiyon, uzun yıllardır kişinin kendi kaburgasından alınan kıkırdak doku ile yeni kulak oluşturulmasıdır. Tercih edilen hastanın 6 yaşına kadar beklenmesidir ki bunun 3 temel nedeni mevcuttur. Bu nedenlerden birincisi onarım için sağlam olan kulağın yaklaşık olarak tam boyutuna ulaşması, ikincisi kaburga kıkırdaklarının uygun boyuta gelmesi ve son olarak hastanın yapılacak işlemi anlayabilecek duruma gelmesidir. Aileler de çocuğun akran zorbalığına maruz kalmaması adına okul öncesinde ameliyatın tamamlanmasını istemektedirler.”
 
İstanbul Gelişim Üniversitesi Odyoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç, konuşmasını şöyle sonlandırdı:

“Son popülarize olmaya başlayan alloplastik materyallerle kulak onarımı ve kulak kepçesi protezi kullanımı ile kaburga kıkırdağı ile yapılan onarım kadar detaylı sonuç alınamasa da 3 yaş civarında bir onarım sağlanabilmektedir.”
 
Bölüm öğrencilerimize verdiği değerli bilgiler için değerli hocalarımız Dr. Öğretim Üyesi Mehmet İlker Bilgiç, Arş. Gör. Odyolog Çağla Türk ve Arş. Gör. Odyolog Rumeysa Nur Akbaş’a teşekkür ederiz.