Öğr. Gör. F. Sıla Ayan, “Artan yaş ile birlikte fonksiyonel kapasitede bir düşüş gözlemlenebilmektedir. Bu anlamda bireylerdeki fonksiyon aralığının korunmasında rehabilitasyon ve yaşam kalitesindeki artış büyük önem arz etmektedir” dedi.
Kişinin fonksiyon aralığının korunması aktif yaşlanabilmesi için avantaj sağlamaktadır. Bu aralığın korunmasında değişimlere adaptasyon kavramı göze çarpmaktadır. Yaş ile birlikte gelen biyolojik ve sosyal şartlara uyum sağlayabilme ve başa çıkma faktörlerini daha iyi anlamak için pozitif zihinsel sağlık perspektiflerinin incelenmesi gerekmektedir. Yaşlıların iyilik hali ile günlük yaşam aktivitelerinin yürütülmesinde ilişkili fonksiyonel durumları arasında çok önemli bir bağlantı olduğunu öne sürmüşlerdir. Başa çıkma faktörlerini kolaylaştıran pozitif sağlık perspektifleri ise pozitif yaşlanma olarak tanımlanmaktadır (Hollis-Sawyer ve Dykema-Engblade, 2016:4-5).
Aktif ve Pozitif Yaşlanmada Bireysel Bakış Açısının Önemi
Aktif ve pozitif yaşlanmada gözlemlenen bireysel farklılıklar bireylerin yaşlanma sürecine yaklaşımları ile yakından ilişkilidir. Tornstam, ortaya koyduğu “Gerotranscendence” Kuramı ile insan gelişiminin ileri yaşlara değin sürebileceğini belirtir. Bu anlamda yaşlanma ile birlikte kişinin varoluşunun amacını materyalist ve rasyonel bir bakış açısından ziyade daha spritüel bir bakış açısı ile değerlendirmesi söz konusu olabilir. Bu bakış açısı değişimi ile birlikte dünyayı farklı boyutlarıyla değerlendirme, olgunlaşma, bilgelik ve sosyal aktarım açısından bir potansiyel ortaya çıkar (Tornstam, 2011: 3). Bu anlamda spritüel bir yön ile dünyayla bütünleşen, yaşamı ve ölümü kabullenen, anlamlı sosyal ilişkilerini sürdüren bireyler gözlemlenebilir.
Gerotranscendence Kuramına Göre Bireylerde Gözlenen Poizitif Tutumlar |
-
Yaşamın sürprizlerini kabul edebilme ve adaptasyon
-
Yeni tecrübeler edinmekten keyif alabilme
-
Ben merkezli yaklaşımdan uzaklaşarak anlamlı sosyal ilişkiler edinme
-
İletişimde olunan insanlara verimkar bir yaklaşım ve toplum için faydalı üretimlerde bulunma
-
Kendini gerçekleştirme ve kimlik bütünleşmesi adına çaba harcama
-
Yaşamdaki rolleri yerine getirme sürecinde yaşamın bir oyun alanı olduğunu unutmama
-
Toplumsal normlardan uzak küçük detaylarla hayattan keyif alabilme (bisiklete binebilmek, lunaparka gitmek vs.)
|
Tablo 1: Gerotranscendence Kuramına Göre Bireylerde Gözlenen Poizitif Tutumlar (Tornstam, 2011)
Tornstam’ın Gerotranscendence yaklaşımı, başarılı yaşlanma imkanlarını diğer insanlarla, kişilerin kendilerinden önceki ve sonraki kuşaklarla anlamlı sosyal ilişkilere sahip olmaları ile ilişkilendirir. Bu durumda dün ve bugün olarak tanımlanan her iki zaman dilimi de şimdiki zaman konumunda olabilir, bu olaydan edinilen çıkarımların aktarılması ile farklı kuşaklarda farklı etkiler gözlemlenebilir (Tornstam, 2011: 4). Bu zaman algısı aynı zamanda kuşaklararası zincirde sosyal ilişkileri anlamlandırmanın zaman içinde ne kadar farklılık arz ettiğini de göstermektedir. Yaşlının bireysel deneyimleri ne denli zengin ise bu deneyimleri yaşanmışlıkları ile ilişkilendirerek sahip oldukları olumlu ve olumsuz yaklaşım alternatifleri arasından seçimde bulunup tutumlarına yansıtabilmektedir. Bu açıdan deneyimlerini kabullenme ve deneyimleriyle uzlaşı içinde olma durumuna göre gelişim ödevlerini gerçekleştirerek bilgelik ve erdeme ulaşabilirler.
Erikson’ın sekiz evreden oluşan gelişim kuramında yaşam boyu gelişim ödevleri ve krizler belirtilmiştir. Bu anlamda genel olarak sosyal katılımını ve güven ilişkisini inşa ederek üretkenliğini sağlama ve koruma ödevi bulunan insanın gelişimi tek yönlü doğrusal bir çizgi değildir. Yani önceki yaşam dönemlerindeki ödevler konusundaki deneyimleri ne olursa olsun bir kişi son evrede ego bütünlüğüne ulaşabilir, Yaşam ve ölüm gerçeklerini kabul edebilir, umursamak-umursanmak, almak-vermek gibi ikilemleri ve bilge bir yaşamda bulunması gereken umut, uyum ve yardımseverlik duygularını hissederek yaşamına aktarabilir (Erikson, 1982: 49). Bu aktarım sonucunda yaşamın son evresinde ego bütünlüğü ve bilgeliğe ulaşılabilir, çevreye katkı sunan ve yaşlanmayı pozitif bir şekilde algılayabilen bireyler konumuna gelinebilir.
Yaşlılık |
|
|
|
|
|
|
|
Ego Bütünlüğü-Umutsuzluk
BİLGELİK |
Yetişkinlik |
|
|
|
|
|
|
Üretkenlik- Durağanlık
BAKIM |
|
Erken Yetişkinlik |
|
|
|
|
|
Yakınlık-İzolasyon
SEVGİ |
|
|
Ergenlik |
|
|
|
|
Kimlik-Kafa Karışıklığı
UYUM |
|
|
|
Okul Çağı |
|
|
|
Beceri-Başarısızlık
YETERLİLİK |
|
|
|
|
Oyun Çağı |
|
|
İnisiyatif-Suçluluk-AMAÇ |
|
|
|
|
|
Erken Çocukluk- |
|
Otonomi-Utanç ve Şüphe
BAĞIMSIZLIK |
|
|
|
|
|
|
İnfant |
Temel Güven-Güvensizlik
UMUT |
|
|
|
|
|
|
|
1 |
2 |
3 |
4 |
5 |
6 |
7 |
8 |
Şekil 2: Erikson’ın 8 Evreli Gelişim Kuramı (Erikson, 1982: 49).
Sosyo-duygusal Seçicilik Kuramı ise yaşlıların gençlere kıyasla derin ve anlamlı sosyal ve duygusal içerikleri daha iyi anlamlandırdığı ve içselleştirdiğini vurgulamaktadır. Bu anlamda sosyo-duygusal yorumlamalar yaşlılar için daha önemlidir ve gençlerden daha iyi analiz edilir. (Carstensen’den aktaran Kruse& Schmitt, 2017: 622). Bu sayede yaşlılar duygusal açıdan anlamlı ve değerli ilişkilere daha çok önem verir ve anlamlı sosyal ilişkiler kurmak adına bir güdülenme sağlarlar.
Sosyoduygusal Seçicilik Kuramına Göre Farklı Yaş Gruplarının Sosyal İlişkilere Yaklaşımı |
Gençlerde |
Yaşlılarda |
Daha yüzeysel ve hızlı değişen iletişim tercihi |
Daha derin iletişim tercihi |
Sosyal ilişkilerin ve çevrenin daha hızlı değişimi |
Sosyal ilişkilerin daha stabil ve köklü olması |
Tablo 2: Sosyoduygusal Seçicilik Kuramına Göre Farklı Yaş Gruplarının Sosyal İlişkilere Yaklaşımı (Carstensen’den aktaran Kruse& Schmitt, 2017: 622)
Kısaca özetlendiğinde aktif ve pozitif yaşlanmada kişinin kendini dünya içerisinde gördüğü konum ve bu konumdan yola çıkarak edindiği sosyal kimlik aktif ve başarılı yaşlanmada büyük önem arz etmektedir. Kişinin kendi gelişim ödevleri ile başa çıkma yeteneği ile bu ödevleri yerine getirmesi sırasında sosyal yaşama katılım şekli ve düzeyi, imkan ve kısıtlılıkları, üretkenlik düzeyi aktif ve pozitif yaşlanma tutumunu etkiler.