Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - sbyo@gelisim.edu.tr

Fizyoterapi ve Rehabilitasyon








 Bel ağrısı ile baş ağrısının ilişkisi var mıdır?


İstanbul Gelişim Üniversitesi Fizyoterapi ve Rehabilitasyon Bölümü Öğr. Gör. Çağıl Ertürk, "Bel ağrısı ve baş ağrısı dünya genelinde engellilik sebeplerindendir. Her baş ağrısı çeşidinin spesifik tanı kriterleri vardır" dedi.


Öğr. Gör. Çağıl Ertürk, "En sık görülen baş ağrısı türlerinden migren ve gerilim tipi (her ikisi birincil baş ağrısı çeşitlerinden) ve aşırı ilaç kullanılan baş ağrısıdır. Her biri dünya nüfusunun % 10'undan fazlasını etkileyen, kronik hastalık ve yaralanma nedenlerinden sekizinin ikisinde migren ve gerilim tipi baş ağrısı yer almaktadır. Kronik baş ağrısı, dünyadaki yetişkinlerin yaklaşık % 3-4'ünü etkileyen, ciddi derecede günlük hayatı engelleyici, yaşam kalitesini düşüren bir durumdur. Kronik baş ağrısı, 3 aydan fazla ayda  ≥15 gün meydana gelen baş ağrısı olarak tanımlanır. Bel ağrısı yüksek bir sağlık yüküne sahiptir ve en son global hastalık yükünün araştırıldığı bir çalışmada, hem bel ağrısı hem de migren engellilikle geçen beş yılın önde gelen nedenlerinden olduğu ortaya çıkmıştır. İngiltere nüfusunun yaklaşık % 4'ü, bel ağrısından dolayı işten ayrılmakta ve yılda yaklaşık 90 milyon iş günü kaybolduğu ve yılda 8 ila 12 milyon Genel Pratisyen (GP) istişaresinde bulunulmasına neden olmaktadır. Uluslararası Baş Ağrısı Hastalıklarının Sınıflandırılması (ICHD) doğrultusunda kesin bir tanı elde edilmesinde baş ağrısı yönetiminde önemli bir odaklanma vardır. Bir teşhis konduktan sonra, tedavi yönetimi buna göre odaklanır. Bunun aksine, bel ağrısının ciddi nedenleri göz ardı edildiğinde (malignite, vertebral kırıklar, enflamatuar bozukluklar veya enfeksiyon) spesifik olmayan bel ağrısı teşhisi konulur. Bu kronik durumlardan biriyle yaşayanlar için uygun olsa da, eğer her ikisine de sahipse, durum farklı olabilir. İkili çalışmaların daha önce sistematik bir şekilde gözden geçirilmesi, baş ağrısı ile bel ağrısı arasında olası bağımsız bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur" açıklamasında bulundu.

"Hem baş ağrısı bozuklukları hem de bel ağrısı olan kişiler, her iki koşulu ayrı ayrı düşünüp değerlendirmek yerine bütüncül tedavi yaklaşımlarını benimseyerek hastanın ağrı semptomlarına yönelik çalışmak yerine kombinasyon halinde yönetebilecekleri bir çalışma şekli benimsenmelidir"

Öğr. Gör. Çağıl Ertürk, "Yapılacak yeni çalışmalar, kronik baş ağrısı hastalarının prospektif ve gözlemsel çalışmasına ve ısrarcı, tekrarlayan bel ağrısı deneyimine odaklanmalıdır. Ek olarak, tekrarlayan bel ağrısı ile primer baş ağrısı bozuklukları, özellikle kronik baş ağrısı arasındaki ilişkiyi açıklayan belirgin mekanizmaları inceleyen çalışma tasarımları yararlı olacaktır. Bu tür çalışmalar bizi her iki ağrı sendromunun eşzamanlı yönetimini bulmaya daha da yaklaştırabilir." ifadelerine ekledi.

"Büyük çaplı bir Avrupa çalışmasında, yetişkinlerin % 19'unda bildirilen orta ila şiddetli kronik ağrı tespit edildi, özellikle bunların yarısı ağrılarının yetersiz şekilde yönetildiğini düşünüyordu. Bazı ülkeler, son kanıtlara dayanarak daha az lokasyona özgü, ağrı hafiflemesinin terapötik faydalarını kabul etmişlerdir (bilişsel davranış terapileri ve mindfulness eğitimi dahil) Kronik ağrı tedavisi klinisyenler için bir sorun olmaya devam etmektedir ve ne yazık ki kısa vadeli ağrı kontrolünün gerçekçi olmayan beklentileri, reçeteli farmakolojik (özellikle opioidler) ve hatta aşırı müdahalelere (cerrahi veya sinir blokajı dahil) başvurulmaktadır. İngiltere’de bel ağrısı için genel pratisyenlerine başvuran hastaların % 90'ı 3 ay içinde konsültasyonları durdursa da, çoğu konsültasyondan 1 yıl sonra hala bel ağrısı ve buna bağlı sakatlık yaşamaktadır. Bu, etken sebeplerin ortadan kalkması için sınırlı yardımın mevcut olduğunu ya da başka bir nedenden dolayı ağrının olduğunu ortaya koymaktadır. Kronik ağrıyı anlamak karmaşıktır. Psikolojideki değişikliklerle kronik ağrı koşullarının kötüleştiğini gösteren bazı kanıtlar vardır. Bir review makalede, kronik ağrının, psikolojinin kötüleşmesiyle azalan dopaminerjik etkiler, ödüllendirici ağrı durumlarına yol açan ağrı duyarlılığı ve stresle ilgili nöroadapasyonlar yoluyla toplanan ağrı duyarlılığı gibi kısır bir ilerici değişiklik döngüsüne yol açabileceğini düşündürmüştür. Başka bir bel ağrısı çalışması, duygusal farkındalıkta eksiklikler sergileyen veya emosyonel işlemede zorluk çeken kişilerin bel ağrısı yaşama ihtimalinin daha yüksek olduğunu buldu. Ayrıca migren ve depresif hastalık arasında genetik örtüşme vardır."

"Sonuç olarak Bel ağrısı ve baş ağrısı, dünya genelinde önemli sakatlık nedenleridir. Hem bel ağrısı hem de baş ağrısı rahatsızlığı olan kişiler, ayrı ayrı değerlendirilmek yerine, birlikte yönetilen her iki koşula sahip olabilecek ihmal edilmiş bir hasta grubu oluşturabilir. Yapılan bilimsel çalışmalarla bel ağrısı ve baş ağrısı bozuklukları arasında pozitif bir ilişki tespit edilmiştir."

"Her iki durumu tedavi etmek için kombine bir yaklaşım, medikasyon yükünü azaltarak gereksiz ilacın aşırı kullanımını önleyip iki kronik ağrı sendromu için bütünsel bir tedavi yaklaşımı sağlayabilir."