29 Mayıs 2020 Cuma
İnsanın kendini arayışı
İstanbul Gelişim Üniversitesi Sağlık Bilimleri Yüksekokulu Çocuk Gelişimi (İngilizce) Bölümü Öğretim Görevlisi Sümeyye Öcal, "İnsanın elindekilerin değerini anlaması için bazen onları kaybetmesi gerekir. Mesela arkadaşlarını ne kadar çok sevdiğini lise bitince, okul yıllarının aslında ne kadar tatlı bir şey olduğunu iş hayatına atılınca, ailesinin değerini ise onlardan ayrı kalınca anlar insan. Aslında bu sosyal mesafeyi koruma olayı, dışarı çıkamama durumları, en sevdiklerimizden onlar için uzak durma gereksinimi biraz iyi geldi sanırım. Hayatı zorunlu olunca eve sığdırdık, haftalarca temel gereksinimlerimiz dışında dışarı çıkmadık. Fakat arkadaşlarımızla yüz yüze konuşmaya hasret kaldık, şöyle sımsıkı birilerine sarılmaya, varlıklarını yanımızda hissetmeye…" dedi.
"Pek çok insana iyi gelen şeylerin başında; anlaşıldığını bilmek, değer verildiğini hissetmek, duygularını paylaşmak kısacası sosyal bir canlı olmak var. " diyen Öğr. Gör. Sümeyye Öcal, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinden örnekler verdi: "Üçüncü sırada 'ait olma ve sevgi ihtiyacı', dördüncü sırada ise 'değer' ihtiyacı bulunmakta. Bunlar gerçekten de insan olmanın gereklilikleri, bünyemizin de, ruhumuzun da, psikolojimizin de bunlara ihtiyacı var. Bunlar olmayınca mutluluk seviyemizde kayda değer düşüş gerçekleşebiliyor, tabiri caizse 'modumuz düşüyor.”
Öğr. Gör. Sümeyye Öcal, doğa ve insan ilişkilerine üzerine şunları kaydetti:
"Birbirimize hasret kalmak, doğaya hasret kalmak, denize hasret kalmak aslında bunların bizim için ne kadar önemli olduklarını gösteriyor. Demek ki sadece dijital araçlarla, sosyal medyadan haberleşerek olmuyormuş. Eğitim ve öğretim uzaktan da devam edebiliyormuş ama karşındakinin gözlerinin içine bakmayınca bir şeyler eksik kalıyor ve eskisi gibi zevk vermiyormuş. Öğrenciler sınıflarda öğretmenleri rehberliğinde öğrendikleri oranda belki de arkadaşlarından da öğreniyorlar veya sınıftaki uyarıcı çevrenin kendisinden etkilenip öğreniyorlar. Gençler için sokağa çıkma yasağı bir kaç saatliğine kalkınca sokaklar ne de güzel şenlendi, dışarıda oyunlar oynandı, çocuktan çocuğa mutluluk yayıldı. Demek ki sokakta oynamanın, el ele tutuşmanın, kendi oyununun lideri olmanın, koşmanın, hoplamanın, zıplamanın bunların hepsinin ve daha nicesinin insan ruhuna iyi gelen bir tarafı var. Sayın Eğitim Bakanımız Ziya Selçuk ne diyor, 'ağaca sarılın'. Merak ediyorum, çocukluğunda ağaca sarılarak büyümüş kişiler, kedileri sevenler, köpeklerden hem korkup hem de onlarla birlikte koşanlar, büyüdüklerinde onlara zarar verebilir mi? Bunların hepsi ne kadar da çok birbiri ile ilişkili şeyler, değil mi?"
İnsanın doğadan uzaklaştığını belirten Öğr. Gör. Sümeyye Öcal, "Kendimize betondan evler yaptığımızdan beri günden güne soyutlandık uzak kaldık doğadan. Evlerin katları arttıkça da yalıtılmışlık oranımız arttı, kendimizi sitelerle yetinir kıldıkça dünyadan uzaklaştık. Sanki bu ekosistemin gerçekten parçası değilmişiz de en üstündeymişiz gibi algıladık ve belki de her şeye hakkımızın olduğunu sandık. Oysa bu sisteme ne kadar da ait olduğumuzu, sistemin her bir parçasına sımsıkı bağlı olduğumuzu bu günlerde buram buram hissettik. Bir şeyleri kaybetmeden önce kıymet bilmek gerek, yoksa yarın çok geç." diyerek açıklamasını sonlandırdı.