Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - sbyo@gelisim.edu.tr

Çocuk Gelişimi (İngilizce)








 Hastanede Yatan Çocuklar ve Oyun


Hastaneye yatan çocuğun arkadaş, okul gibi çevresinden uzaklaşması oyun aktivitesini de kısıtlamaktadır. Çocuğun oyun gereksiniminin karşılanması yapılan işlemlerin oyun ile yapılması ya da, işlem sonrası oyun aktiviteleri çocuğun travmasının çözülmesine olanak sağlar. Sıklıkla çocukların “işi” olarak tanımlanan oyun, hastanedeki bakımın son derece değerli bir yönünü oluşturur.


   Oyun, belli bir amaca yönelik olan ya da olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilen fakat her durumda çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan, gerçek yaşamın bir parçası ve etkin bir öğrenme sürecidir (Bilir, 1995). Çocuk büyüdükçe oyunun özellikleri değişir ve uygun oyun oynama olanağına sahip olduğu ortamlarda gizil güçlerini en üst düzeye geliştirme olanağına sahip olur.  Çocuk oyun aracılığıyla duygusal yönden rahatlar ve çevresindeki bireylerle ilişkisinde kendisine düşen rolü oynayarak kişilik gelişimini sürdürür (Akt. Bilir, 1995). Özellikle, iletişim sırasında tepkileri açık olmayan çocuklara yardımcı olmak güçlükleri olan bir süreç olduğundan, bu çocuklara yardım etmede oyun türü, oyun sırasındaki ifadeler, çizdiği resimler çocuğun ruhsal durumunu ortaya koymada önemlidir (Bilir 1995).
Hastanede yatan çocukların fiziksel ya da psikolojik nedenlerle çevreleri ile etkileşimlerinin engellendiği, ya da oyun oynayamadıkları durumlarda, gelişme ve öğrenmede gerilikler, stres ya da oryantasyon bozukluğu gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Barnes’ın (1992) bildirdiğine göre, çocuğun hastanedeki kısıtlılıkları nedeniyle istem dışı yaşadığı fiziksel ve sosyal izolasyon da oyun aracılığı ile azaltılabilmektedir.
Hastanede yatan çocuklar günlük yaşam sırasında gelişimlerinin ve deneyimlerinin kısıtlı olması nedeniyle kendi kontrollerini olmadığı deneyimler yaşarlar. Stres yaratan deneyimlerin yoğunluğu hastalık ve hastaneye yatış sürecinde daha da artmaktadır.
   Ak ve Bilgin (2013) yaptığı bir çalışmada çocuk gözüyle sağlığın anlamının araştırıldığı, 4-6 yaş grubunda, çocukların %37’si sağlığı, hasta olmamak şeklinde tanımlarken, sağlıklı olmak için %84 temiz olmak, %10 hastaneye gitmek gerektiğini belirtmişlerdir. Gönener ve Görak’ın (2009) çalışmasında çocuklar, hastaneye gitmeyi gereklilik olarak görseler de, çocukların %50’si hastaneyi kötü bir yer olarak tanımlamıştır. Bu nedenle öncelikle hastanelerin resim, heykel, fotoğraf gibi sanat yöntemleri kullanılarak çocuklara uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Teksöz ve Ocakçı (2013) yaptığı çalışmada, çocukların hastanedeki yaşam kalitesini arttırmak için, hastanenin, çocuklara uygun tasarlanması, duvarların farklı boyanması, tablo ve resimler asılarak renkli hale getirilmesi, oyun odaları, oyun parkları gibi alanlar yapılması, hastane olanakları çerçevesinde tiyatro, palyaço gibi sanatsal etkinliklerin planlanmasını önermiştir. Yıldırım ve Muslu’nun (2006) benzer çalışmasında, çocuk poliklinikleri tasarlanırken kullanılan renklerin çocukların seçimlerine göre yapılması, duvarlarda hayvan ve çizgi film karakterlerinin kullanılmasını önerilmiştir.
Hastalık ve hastaneye yatmaya bağlı nedenlerle travmatize olan çocuklarda, sanat terapisi (Tunç, 2007), oyun terapisi (Findling, 2004), uğraş terapisi (Çoşkun, 1998; Yılmaz, Oltuoğlu, Hanazay ve Aylaz, 2011) ve yaratıcı drama (Boran, 2010; Teksöz ve Ocakçı, 2011) gibi pek çok sanatsal etkinliğin yararları araştırmalarla ortaya konmaktadır (Teksöz ve Ocakçı, 2014). Hastaneye yatan çocuğun arkadaş, okul gibi çevresinden uzaklaşması oyun aktivitesini de kısıtlamaktadır. Çocuğun oyun gereksiniminin karşılanması yapılan işlemlerin oyun ile yapılması ya da, işlem sonrası oyun aktiviteleri çocuğun travmasının çözülmesine olanak sağlar. Sıklıkla çocukların “işi” olarak tanımlanan oyun, hastanedeki bakımın son derece değerli bir yönünü oluşturur.
   Serviste bulunan oyun salonu, renkli oyuncaklar, televizyon ve video filmler yanında evden getirilen oyuncaklarla hazırlanan oda sıcak bir hastane ortamı sağlar (Ekşi 2011). Arslan ve ark. (2013) yaptığı çalışmada ebeveynlerden %49’u çocuğunun oyun oynayarak vakit geçirmesini istemiştir (Teksöz ve Ocakçı, 2014). Hastane ortamındaki oyun aktiviteleri çocuğu eğlendirirken aynı zamanda ebeveynin tükenmişliğini azaltmakta, ebeveynin dinlenmesi, kendine zaman ayırması açısından olanak yaratmaktadır (Akt. Teksöz ve Ocakçı, 2014). Ameliyat öncesi dönemde, çocukları ile birlikte ameliyat hakkında bilgi verilen ve çocuğu ile oyun oynayan ebeveynlerin durumluk ve süreklilik kaygı düzeyleri, rutin hastane hazırlığı uygulanan ebeveynlere oranla daha düşük bulunmuştur (Tural ve Bolışık, 2013).
Oyunun stresle baş edilmesindeki işlevinin anlaşılması sonrasında gelişmiş ülkelerde çocuklarda hastane ve hastalık ile ilgili deneyimlerin getirdiği stresi azalt­mak, deneyimlere uyumlarını arttırmak ve bu süreçte onların normal gelişimlerini desteklemek amacıyla “tedavi edici oyun (therapeutic play)” uygulamaları başlatılmıştır. Çocuklarla oynanan bir oyunun “tedavi edici oyun” olarak nitelenebilmesi için:
   1) Duyguların dile getirilmesinin yüreklendirilmesi (örn. bebeklerle oynarken deneyimlerin yeniden canlandı­rılması),
   2) Çocukların hastane deneyimleriyle ilgili eğitim sağlaması ve
  3) Fizyolojik yarar sağlamaya yönelik bir oyun olması (örn. akciğer fonksiyonlarının iyileştirilmesi için köpük üflemek, balon şişirmek) özelliklerinden en az birisini içermelidir.
Çocuk oyun oynarken yaşadığı deneyimleri yine canlandıra­bilir, bu sırada deneyime etkin olarak katılabilme ola­nağını yakalar, deneyimler üstünde kontrolü olduğu duygusunu ve içsel denetim duygusunun geliştirerek yaşadığı stresi azaltır.
KAYNAKÇA
Alataş Ak B, Bilgin NÇ. (2013). Çocukların Gözüyle Sağlık. 4. Ulusal Pediatri Hemşireliği Kongresi. Kongre Kitabı, Sözel Bildiri (34), Adıyaman, 62.
Barnes LP (1992) Don’t forget the play, The American Journal of Maternal/Child Nursing, 17:18         
Bilir, Ş., & Dönmez, B. (1995). Hastanede Oyun-Yaş Gruplarına Göre Hastanede Yatan Çocuklar, Çocuk ve Hastane, 2. baskı. Ankara: Sim Matbaacılık.
Ekşi A. (2011). Ben Hasta Değilim. 2. Baskı. Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 398-402.
Gönener D, Görak G. (2009). Okul Yaş Grubu Çocukların Hastane ve Hastalığı ile ilgili Bilgilendirme Durumlarının Endişe Kaynakları ile Etkileşimi. Gaziantep Tıp Dergisi, 15:1, 41-48.
Teksöz E, Ocakçı AF. (2013). Sanat Temelli Bir Hemşirelik Girişimi. Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Hemşireliği Doktora Tezi.
Tunç A. (2007). Ergenlerin Olumsuz Beden İmgelerine Yönelik Geliştirilen Bilişsel-Davranışçı Ve Değiştirilmiş Sanat Terapisi Programlarının Etkililiklerinin Karşılaştırılması. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tiyatro (Çocuk Tiyatrosu, Oyun-Tiyatro-Drama) Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi. Ankara.
Tural E, Bolışık B. (2013). Ameliyat Öncesi Dönemde Çocukları ile Birlikte Eğitim ve Terapötik Oyuna Katılan Annelerin Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi. 4. Ulusal Pediatri Hemşireliği Kongresi. Kongre Kitabı, Poster Bildiri (106), Adıyaman, 157.
TEKSÖZ, E., OCAKÇI, A.F. ( 2014). Çocuk Hemşireliği’nde Sanat Uygulamaları. Deuhyo Ed. 7(2), 119-123
Yıldırım K, Muslu MS. (2006). Poliklinik Bekleme Alanlarında Çevresel Faktörlerin Kullanıcıların Fonksiyonel ve AlgıDavranışsal Performansına Etkisi: Gazi Hastanesi Çocuk Polikliniği. Politeknik Dergisi, 9:1, 39-51.