Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - sbyo@gelisim.edu.tr

Çocuk Gelişimi (İngilizce)








 Çocuklarda okul fobisi


İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGU) Çocuk Gelişimi Bölümü Öğr. Gör. Buse Kerigan, çocuklarda okul fobisi üzerine yazdığı makalesinde, okul fobisini tetikleyen etmelere değindi.


ÇOCUKLARDA OKUL FOBİSİ


Okula başlama, çocuklar için aileden uzun süreli ilk ayrılma ve aynı zamanda çocuğun dış dünya ile ilk karşılaşma dönemi olması açısından oldukça önemlidir. Çocukların büyük bir çoğunluğu okula uyum sürecini sağlıklı bir biçimde atlatırken, bazı çocuklar için okula gitmek sürekli bir kaygı kaynağı olmaktadır.

İlk kez 1913 yılında Jung tarafından okula gitme durumuyla ilgili olarak ‘nörotik reddetme’ terimi ortaya atılırken, Broadwin korku ve anksiyeteden kaynaklanan okul devamsızlığını açıklayan ilk yazar olmuştur. “Okul korkusu” yakınması önceleri okula gitmekten kaçınma ve kaygıyı içeren bir çocukluk çağı sendromu olarak tanımlanmıştır. ‘Okul fobisi’ terimi ise ilk olarak 1941 yılında Johnson ve arkadaşları tarafından kullanılmış, ‘okula gitmekten kaçınma ile ilgili anksiyeteyle karakterize bir çocukluk sendromu’ olarak tanımlanmıştır. İlk kez Büyük Britanya’da ortaya atılan ‘okul reddi’ terimi ise duygusal sıkıntı nedeniyle okula gitmeyen çocuklarda benzer sorunları tanımlamak için kullanılmıştır.

Okul fobisi; okula devam etmede veya bir okul günü boyunca okulda kalmada çocuktan kaynaklanan güçlükler olarak tanımlanmaktadır. Bu sorun çocuğun okula gitmeyi reddetmesini, okula gitmesi ancak daha sonra derslere devam etmeyip okuldan ayrılmasını, okul günlerinde psikosomatik yakınmalar veya öfke patlamaları gibi davranış sorunlarının olmasını, okula gitmek yerine bakım verenleriyle evde kalmayı tercih etmesini de içerir. Bu problem de sıklıkla uzun süre okula devam edememe ile sonuçlanır. Bowlby okul korkusu olan çocukları “gerçek okul durumundan korkma ve kaçınmadan çok, bağlı oldukları kişinin yokluğu veya kaybından ya da güven duydukları ortamdan (ev vb.) uzak kalmaktan korkanlar” olarak nitelendirmektedir. Araştırmacılar, okul korkusundaki kaygının, çocuğun çoğu kez anneden (daha az olmak üzere babadan) ayrılık korkusu ile ilişkili olduğunu belirtmektedir.

Okul fobisinin gelişmesini tetikleyen etmenler; Kaza, hastalık veya bir ameliyat nedeniyle okula gidememe, aile üyelerinden birinin hastalığı veya kaybı, anne baba arasında yaşanan gerginlikler, kardeş doğumu, okulda öğretmen tarafından fiziksel ya da ruhsal olarak örselenme, ağır ev ödevleri, kapasitesini aşan akademik ve sosyal etkinlikler, okul değişikliği, okuldaki diğer çocuklarla yaşanan güçlükler gibi yaşantılar okul fobisi gelişmesini tetikleyebilir. Bu olaylar çocukta tehdit oluşturur ve kaygı açığa çıkarır. Bununla birlikte birçok anksiyete bozukluğu ve duygu durum bozukluğu okul fobisi şeklinde bulgu verebilir.

Okul reddi, birçok ruhsal bozukluğun belirtisi olarak karşımıza çıkabilir. Okul reddinin anksiyete bozukluklarının olmadığı durumlarda ortaya çıkması, ya da anksiyete bozukluğu olan tüm çocukların okulu reddetme davranışı göstermemesine karşın, literatürde okul reddi ile anksiyete bozuklukları arasında güçlü bir ilişkinin olduğunu destekleyen bilgiler bulunmaktadır. Ayrılma anksiyetesi bozukluğu (AAB), yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi, özgül fobi ve anksiyete ile giden uyum bozukluğu en sık görülen tanılardır. Ayrılma anksiyetesi bozukluğunda çocuk evden ya da bağlandığı kişiden ayrılmasıyla ilgili olarak, gelişimsel düzeyine göre beklenenden daha fazla kaygı yaşamakta ve ayrılma korkusundan ötürü, sürekli olarak, okula ya da yalnız olarak ev dışında başka bir yere gitmek istememektedir. Ayrılma anksiyetesi bozukluğu baş ağrısı, karın ağrısı, kusma ve panik atağı benzeri bedensel belirtilerin eşliğinde olmaktadır. Ayrılma anksiyetesi bozukluğunun okul reddi olan çocuk ve ergenlerde en sık görülen anksiyete bozukluğu olduğu, ayrıca okul reddinin de ayrılma anksiyetesi bozukluğunun en sık gözlenen belirtisi olduğu bildirilmiştir.

Okul reddi yönetimine ilişkin psikososyal yaklaşımlar oyun terapisi, psikodinamik psikoterapi, aile terapisi ve bilişsel davranışçı terapiyi içermektedir. Okul reddinin çocuklarda, özellikle sosyal ve eğitim başta olmak üzere, kısa ve uzun dönemde gelişimi olumsuz etkilediği bildirilmektedir. Okul reddi olan çocukların uzun süreli izlem çalışmaları, genel toplum ya da kontrol gruplarına göre daha yüksek oranda ruhsal bozuklukların bulunduğunu ya da ruhsal yardıma gereksinim duyma olasılıklarının daha yüksek olduğunu göstermiştir.

Okul reddinin yaygınlığına ilişkin bulgular değişiklik göstermektedir. Bunun başlıca nedeninin tanımlamada kullanılan ölçütlerdeki farklılıklar olduğu düşünülmektedir. Genel olarak, okul reddinin yaygınlığı tüm okul çağındaki çocuklar için yaklaşık %1 ve kliniğe başvuran tüm çocuklar için %5 olarak bildirilmektedir. Okul reddinin sıklığı ile ilgili olarak ülkemize ait ayrıntılı veriler bulunmamaktadır. Okul reddinin erkek ve kız çocuklarda eşit oranda görüldüğü bildirilmektedir. Okul yaşamının herhangi bir döneminde ortaya çıkabilmektedir. Tüm sosyoekonomik düzeylerde görülebildiği bildirilmektedir.