Sağlık Bilimleri Yüksekokulu - sbyo@gelisim.edu.tr

Dil ve Konuşma Terapisi








 Dil ve konuşma gelişimi ile bozuklukları


İstanbul Gelişim Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Araştırma Görevlisi Rumeysa Nur Akbaş, “Dil ve Konuşma Gelişimi ile Bozuklukları” hakkında faydalı bilgiler aktardı.


DİL VE KONUŞMA NEDİR?
 
Arş. Gör Rumeysa Nur Akbaş, iletişim kavramını tanımlayarak sözlerine şöyle başladı: “İletişim; bilgiyi üretme, aktarma ve anlamlandırma sürecinin bütünüdür. Sözel ve sözel olmayan yollar ile iletişim sağlanabilmektedir. Sözel iletişimi, dil ve konuşmayı kapsayan ve birbiriyle kesişen becerilerden oluşan ortak bir çatı gibi düşünebiliriz. Dil, bu iletişimi sağlayan araç iken; konuşma ise iletme yoludur. Bu durumun aksine sözel olmayan iletişim; kelime veya semboller olmaksızın kişinin davranışları ile kurulan iletişim biçimidir. Sıklıkla iletişim kurmanın büyük bir çoğunluğunu sözel olmayan iletişim oluşturmaktadır. Bu iletişimin yarısını yüz ifadeleri, postür ve jestler oluştururken; diğer yarısını ise kişinin ses tonu oluşturmaktadır.”
 
Dilin belirli kurallara dayalı semboller sistemi olduğunu açıklayan Arş. Gör Rumeysa Nur Akbaş, “Dil; söyleneni anlama, cümle kurma kapasitesi ile söz, yazı, şekil, jest ve mimikler ile düşünceleri anlama yeteneğidir. Dilin temel bileşenlerine değinecek olursak; bunlar anlam bilgisi, söz dizim ve ses bilgisi olarak kabul edilmektedir. Düşüncelerimizi işaret dili, jest ve mimikler veya farklı yollar ile kolaylıkla aktarabiliriz. Fakat kişilerin en sık tercih ettiği yöntem, dil kurallarını kullanarak oluşturduğumuz sözel iletişim olmaktadır. Bu sözel dildeki ses birimlerini, konuşma organlarını kullanarak işitilebilir hale getirme işine ise konuşma denmektedir. Konuşmayı üç temel işlevde inceliyoruz. Bunlar; respirasyon (solunum), fonasyon (ses üretimi) ve artikülasyon (dildeki seslerin üretimi)dur. Konuşma; akciğerler, larenks, dil ve diğer ağız yapılarını hızlı ve eş zamanlı bir biçimde kullanmayı gerektirir. Bu işlem için de sağlam bir iskelet, sinir ve kas yapısı gerekir.” ifadesinde bulundu.
 
İLETİŞİM BOZUKLUKLARININ SINIFLANDIRILMASI

Doğumdan itibaren kişinin, dil ve konuşma gelişiminin yanında işitme gelişimi de gösterdiğini vurgulayan Akbaş, sözlerine şöyle devam etti:

“Kişinin kronolojik yaşı ile uyumlu gelişim göstermesi beklenmektedir. Herhangi bir uyumsuzluk durumunda birtakım rahatsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Bu durumu 2 alt kategoriye ayırmak mümkündür:
1) Dil bozuklukları
2) Konuşma bozuklukları

Peki bunların farkı nedir gibi bir soru aklımızda canlanmış olabilir. Eğer kişi başkalarının söylediklerini anlamakta veya duygu ve düşüncelerini yeterli düzeyde sözel olarak aktarmakta zorluk yaşıyorsa bu duruma dil bozukluğu denmektedir. Fakat kişi konuşma seslerini doğru veya akıcı bir şekilde üretmekte zorluk yaşıyorsa, bu duruma konuşma bozukluğu denmektedir. Dil bozukluklarına sebep olan faktörler arasında; genetik, işitme kaybı, bilişsel, nörolojik veya gelişimsel bozukluklar sayılabilir. Başlıca dil bozuklukları; ifade edici dil gecikmesi, özgül dil bozukluğu ve dil öğrenme güçlüğüdür. Konuşma bozuklukları ise; artikülasyon bozuklukları, motor konuşma bozuklukları ve akıcılık bozuklukları olarak ifade edilebilir.”
 
DEĞERLENDİRME BASAMAKLARI VE TANI SONRASI YAPILMASI GEREKENLER
 
Akbaş sözlerine şunları ekledi: “Dil ve konuşma bozukluğu yaşayan kişilerin değerlendirilmesi multidisipliner bir yaklaşım ve iş birliği gerektirmektedir. Bozukluğun boyutu ve türüne göre dil ve konuşma terapisti başta olmak üzere pediatrist, kulak burun boğaz hastalıkları uzmanı, çocuk nöroloğu, odyolog, çocuk psikiyatristi, özel eğitim uzmanı bu iş birliği içerisinde yer alabilir. Çocuk, bir sağlık kuruluşuna başvurduğu zaman ilk yapılması gereken detaylı ve dikkatli bir anamnez alınmasıdır. Çocuğun dil ve konuşma gelişimine dair gerekli sorular irdelendikten sonra, kulak burun boğaz hastalıkları uzman muayenesine yönlendirilmelidir. Burada çocuğun işitme değerlendirmesine tabi tutulmalıdır. Pediatrist hekim tarafından genel fizik muayenesi yapılmalıdır. Genel gelişim değerlendirmesinin yapılabilmesi için uzman tarafından gelişim tarama testleri uygulanması gerekmektedir. Bu değerlendirme, Denver Gelişimsel Tarama Testi (DGTT), Ankara Gelişimsel Tarama Envanteri’ni (AGTE) içermektedir. Çocuğun yaşadığı veya yaşamış olabileceği psikolojik/travmatik olaylar psikolojik değerlendirme sonucu ortaya konmalıdır. Bu değerlendirmeler sonucu bir karara varılarak çocuğa tanı konacaktır.”
 
Tüm değerlendirmelerin kendi içerisinde önem teşkil ettiği ve tanıya yardımcı olduğu üzerinde duran Arş. Gör Rumeysa Nur Akbaş, “Bizim için en önemli kısım, dil ve konuşma değerlendirmesidir. Dil ve konuşma değerlendirmesi yapılırken dil ve konuşmanın değişik parametreleri detaylı olarak incelenmeli ve sorgulanmalıdır. Değerlendirme içerisinde dilin tüm bileşenleri ayrı ayrı ele alınmalıdır. Yani çocuğun dil gelişimi; sesbilgisi, biçimbilgisi, dil kullanımı açısından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Ayrıca, çocuğun her dil bileşenini anlama, üretme ve kullanım işlevleri de farklı biçimlerde incelenmelidir.” ifadesinde bulundu.
 
İstanbul Gelişim Üniversitesi Dil ve Konuşma Terapisi Araştırma Görevlisi Rumeysa Nur Akbaş konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Erken teşhis ve gerekli terapiye ve tedaviye zaman kaybetmeden başlanması önem taşımaktadır. “Bekleyelim, görelim” düşüncesiyle kaybedilen zaman çocuğun, var olan probleminin ilerlemesine neden olabilmektedir. Bu durum sadece çocuğun kronolojik yaşına uygun dil ve konuşma becerilerini yerine getirmede problem olarak düşünülmemeli, mental retardasyon, işitme kaybı, otizm gibi önemli bir rahatsızlığın semptomunun da olabileceği akıldan çıkarılmamalıdır.”